Salı, Aralık 27, 2011

kahve hakkında..


Bilinen tarihe göre kahve ilk olarak 10. yüzyılda Etiyopya'nın Kaffa yöresinde keşfedildi. Kaffa kelimesinin Arapça karşılığı "kahvah"dır. Kahve çekirdekleri aslında bir çeşit meyve oldukları için farklı yöntemlerle şifa bulma niyetiyle tüketiliyordu . Bu sebepten halk arasında adına "Sihirli Meyve" adı verildi. Uzun bir süre kahve çekirdekleri kaynatılıp içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanıldı. Süre gelen 300 yıl boyunca farklı yöntemlerle içilmeye devam edildi.
Kahvenin literatürdeki asıl ismi Coffee Cherry'dir

14. yüzyılda Yemen'de ateşte kavrulan kahve çekirdekleri ezilerek toz haline getirildi, sonra kaynatılarak içime sunuldu.  Bu haliyle çok beğenildi  ve tüm kıtaya yayıldı. İklimin ve toprağın da elverişli olması kahvenin bu coğrafyada çok iyi yetişmesini ve hasatın verimli olmasını sağladı.

Kahve artık Yemen'li Arapların evlerinde hazırlayıp içtikleri ve misafirlerine ikram ettikleri geleneksel bir içecek haline gelmişti.

Kahveyi İstanbul'a getiren ilk kişi ise Özdemir Paşa'dır. Özdemir Paşa aynı zamanda Yemen Valisi idi.

Osmanlı'nın kahve ile tanışması 1543'de oldu.
Kanuni Sultan Süleyman


Yemen valisi Özdemir Paşa Yemen'den İstanbul'a her dönüşünde beraberinde yüklü miktarda kahve getirmektedir. Neden bu kadar çok kahve getirdiğini merak eden dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman Özdemir Paşayı huzuruna çağırır ve ona bunun nedenini sorar. Özdemir Paşa ise tadına bakması için Sultan'a kahve hazırlar. Kahvenin tadını çok beğenen padişah tez zamanda saraya yüklü miktarlarda kahve getirtilmesini emreder.



Kahve sonradan saraya girmesine rağmen kısa sürede sarayın vazgeçilmezi olur. "Kahve" adını da sarayda alır. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklenir. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Kahvecibaşı o denli önemli bir mevkiydi ki, Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlanır.




Saraydan sonra ilk önce zenginlerin ardından da sıradan halkın sofralarına girer kahve. Tadını merak eden herkes kısa sürede bu lezzetin tutkunu haline gelir.



O dönemde İstanbul'lular Yemen'den getirtilen kahve çekirdeklerini önce ateşte kavrup sonra da dibeklerde dövüp cezvelerde pişirip içiyorlardı.

İstanbul'a gelen Venedik'li tacirler çok hoşlandıkları kahveyi 1615 yılında İtalya'ya götürürler. Orada da çok ilgi görür. Oradan diğer Avrupa ülkelerine yayılır. Gittiği her ülkede kahve tutkunu haline gelir insanlar. Hal böyleyken Osmanlı 1615 yılı itibariyle Avrupa'ya İstanbul'dan kahve ihraç etmeye başlar.

Kahve başlangıçta bir Müslüman içeceği olduğundan Papa Clement VIII tarafından "tasdik edilinceye" kadar Avrupa'da kabul edilmesi bira zor olmuştur.

Pek çok Avrupalı için kahve sosyal hayatın değişmez bir parçasıdır.

Kısa sürede bir çok ülkeye yayılır kahve ve yetiştirilmeye de gayret edilir. Çok azı hasat etmeyi başarır çünkü toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı, nem ile birlikte kahvenin tadını ve aromasını değiştirmektedir. Eğer kahve yanardağın eteğinde yetiştiriliyorsa kül kokuyor. Meyve ağaçlarının gölgesinde yetişiyorsa daha aromatik bir tadı oluyordu. 
Dolayısıyla ideal konumundan dolayı Brezilya kahve üretiminde dünya birincisidir. Onu Vietnam ve Kolombiya takip eder. ABD'nin yıllık kahve ihtiyacının büyük bir bölümünü Brezilya karşılamaktadır. ABD ise kahve tüketiminde uzak ara dünya birincisidir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bu kadar çok kahve tüketilmesinin sebebi ise, 1773 yılında İngilizler'in Kuzey Amerika kolonilerine koyduğu ağır vergilerdir. O yıllarda Amerikan halkı önemli miktarda Thomas Lipton adlı bir İngiliz'in çayını tüketmekteydi. İngiliz'lerin ağır vergilerini protesto etmek üzere çayların gemiden aşağıya atıldığı tarihi "Boston Çay Partisi" 'nden beri Amerika önemli bir kahve içiciler ulusu olmuştur. Çay değil kahve içmek bir anlamda vatansever davranış haline gelmiştir.

Popüler kahve çeşitleri




Kahve Türleri

Arabica bilinen en eski kahve türü olup 1000-2000 metre yükseklikte yetişir. Arabica ağaçları yaklaşık 5 kg meyve verir ki bundan 1 kg kahve çekirdeği elde edilir. Robustaya kıyasla Arabica çekirdekleri daha büyüktür, daha az kafein içerir, daha güzel tat verir. Aynı zamanda kafein oranı daha düşüktür.
Coffee Arabicca
Dünya kahve üretiminin yaklaşık %70’ini Arabica oluşturur. Don ve hastalıklara karşı koruması çok daha zor olduğundan yetiştirilmesi maliyetlidir ve dolayısıyla daha pahalıdır.


Aynı zamanda Canephora olarak da bilinen Robusta adından anlaşılacağı gibi sağlam bir yapıya sahiptir, hava değişimlerine ve hastalıklara karşı Arabica’ya göre çok daha dayanıklıdır. Fakat Arabica kadar iyi bir tadı ve aroması yoktur. Dünya kahve üretiminin yaklaşık %30’unu Robusta oluşturur.
Coffee Robusta

Fiyatı Arabicaya göre daha düşüktür. Robusta genelde instant (çözünebilir) kahvelerde ve karışımlarda kullanılır. Deniz seviyesinden 700 metreye kadar yüksekliklerde yetişen Robusta en çok Vietnam, Batı ve Orta Afrika, Güneydoğu Asya ve Brezilya’da yetişir. Brezilya’da yetişen Robusta kahveye Conillon adı verilir. Robusta kahvelerin tamamı kuru işlemden geçirilir. Arabicaya göre verimi biraz daha yüksektir.


2 yorum:

Banu Tarancı dedi ki...

Süpersin şefim:)

Vedat Şeker dedi ki...

Teşekkür ederim Banu hanım. O sizin superliginiz :)