Pazartesi, Ekim 21, 2013

Mevlana'dan..


Sonsuz bir KARANLIGIN içinden doğdum...
IŞIĞI gördüm,korktum,ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm,korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladim sevdiklerimi... Ağladım.
 
Yaşamayı öğrendim. .. !
Doğumun,hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün,ölümden çalinan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,zamanla barışılacağını,zamanla öğrendim...
 
İNSANI öğrendim... !
Sonra insanların içinde iyiler ve Kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde ;
İyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
 
SEVMEYİ öğrendim ..
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
Sevginin GÜVENİN sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim...
 
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altnda bir RUH bulunduğunu...
Sonra da RUHUN aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. .. !
 
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için;
önce çevreni aydınlatabilmek gerektigini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini...
Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı,kendimi öğretti bana ...



Çarşamba, Mayıs 29, 2013

Aptallık üzerine..

Matthijs Van Boxsel, aptallığı insanlığın en büyük ortak paydası olarak tanımlar.

Dünyanın her ölümle vurgulanan geçiciliği; yaptığımız her işe, aldığımız her nefese saçmalık, nafilelik, zaaf enjekte ediyor. 

Bu aslinda bir Aptalın vurduymazlığıdır. Bunu farkedemedigi için belki de pek çok insan saçmasapan ömürler tüketecek. Telafisi olmayan bedeller ödenecek ve zaaflarının esiri olacaklar. 

Ölümün anlamını keşfedemediğimiz sürece, hayatın anlamı dingildemeye devam edecektir.

Pazartesi, Mayıs 27, 2013

Martha Medeiros der ki..

“Yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler.
yavaş yavaş ölürler
okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler, bir yabancıyla konuşmayanlar.
yavaş yavaş ölürler
heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.”


Salı, Mart 12, 2013

Kim kazandı?

Kim kazandı?

Sabahlara kadar sınavlara çalışan mı?Yürüyenin elinden çantayı kapıp kaçan mı?Güzellik yarışmasında kraliçe olan mı?

Kim kazandı?

Yüzlerce kiloyu kaldıran mı? Yüzlerce kişiyi güldüren mi?İlk defa yüzerek Manş'ı geçen mi?

Kim kazandı?

Atom bombasını Hiroşima'ya atan mı?Everest'in tepesine ilk kez varan mı?Doksanıncı dakikada maçı alan mı?

Kim kazandı?

Kitapları milyonlarca satan mı?Kafasıyla mermeri kıran mı?Sesiyle dünyayı ayağa kaldıran mı?

Kim kazandı?

İhaleyi aslanın ağzından kapan mı?Kepçeyi elinden bırakmayan mı?Atlı mı kazandı, yoksa yayan mı?

Kim kazandı?

İspanyollar mı? Kızılderililer mi?Hitler mi? Yahudiler mi? Beyazlar mı? Zenciler mi?

Kim kazandı?

Maviler mi, yeşiller mi? Kuzular mı, kurtlar mı?

Kim kazandı?

Odunlar mı, küller mi? Terziler mi, kumaşlar mı?Avcılar mı, kuşlar mı?

Kim kazandı?

Gülleler mi, surlar mı? Salonlar mı, kırlar mı?Değnekler mi, körler mi?

Kim kazandı?

Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi?, Efendiler mi, köleler mi?

Kim kazandı?

Herkes kaybetti... Ölüm kazandı. Tatlı bir tebessüm kaldı.

Pazar, Ocak 20, 2013

Yahudilerin Babillilerle Savaşları Ve Büyük Babil Sürgünü



İsrail Krallığı denen Birleşik Monarşi, bugünün İsrail ve Filistin toprakları üzerinde 12 İsrail kabilesinin bir araya gelerek oluşturduğu MÖ 1050 - MO 930 yılları arasında var olan bir devletti.
Kuzeydeki on kabile MÖ 931'de Süleyman'ın ölmesiyle ardından gelen Rehoboam'ı kendilerine kral seçmeyip Davud'un soyundan olmayan Jeroboam'ı seçtiler. Bu duruma isyan eden Yehuda kabilesi ayaklandı ve kendi krallıklarını oluşturdular. Kısa bir süre sonra Yehudalar'a Bünyamin kabilesi de katılınca Yehuda Krallığı'nın başkenti, Bünyamin kabilesinin toprakları içinde bulunan, Kudüs oldu.

Bölünmeden sonraki ilk 60 yıl boyunca Güney Krallığı Kuzey Krallığı'nı eline geçirmek için uğraştı. Bunu takip eden 80 yıl boyunca ise ilişkiler düzeldi ve (özellikle Şam'a karşı) müttefik oldular.
Asur İmparatorluğu'nun fethiyle kuzeydeki İsrail Krallığı MÖ 720 yılında yıkıldı ve Tanah'ta anlatıldığı üzere burada yaşayan on kabile kayboldu. Asur'un fethiyle bölgeden kaçan bazı İsrailoğulları güneye Kudüs'e yerleşti ve böylece Kudüs'un nüfusu %500 artmış oldu. Bu durum karşısında Yehuda kralı Hezekiya yeni savunma duvarı ördürtüp bu insanlar için yeni su kaynakları tahsis etti.
İsrail Krallığı'nın yıkılmasından sonra Yehuda Krallığı Babil işgaline kadar 1,5 yüzyıl daha ayakta kaldı.

MÖ 586'da Babilli Nebukadnezar'ın birinci Kudüs Tapınağı'nı yıkıp Yahudiler'i sürgüne gönderdi böylece Yehuda Krallığı da son bulmuş oldu.

Tapınağın yıkılması İbrani takviminde Av ayının 9'una denk geldiğinden bugünde Yahudilerce Tişa Beav orucu tutulur.

İlk 60 yıl, Yehuda kralları, kuzey krallığı da yönetimleri altına almak için çabaladı. Daima bir savaş vardı. Rehoboam'ın yedi yıllık yönetimi boyunca Kuzey Krallığı ve Yehuda savaş durumundaydı. Rehoboam, savunma, karargahlar ve duvarlarla çevrili şehirler kurdu.

Rehoboam'ın yönetimindeki beşinci yılda Mısır Firavunu Şişak büyük bir orduyla birçok şehri ele geçirdi. Kudüs'ü kuşattıklarında Rehoboam tapınaktaki bütün hazineleri onlara verdi ve Yehuda Mısır'ın yönetimi altına girdi. Rehoboam'ın yerine geçen Aviya babasının bıraktığı yerden devam ederek, kuzey krallığı ele geçirmek için çabaladı. Kuzey Krallık'daki Jeroboam'a büyük bir saldırıda bulundu ve kuzey krallığın uğradığı büyük can kayıplarıyla zafere ulaştı. Aviya ve askerleri 500.000 İsrailliyi katletti. Bu zaferden sonra Jeroboam Yehuda'nın kalan bütün ömründe bir tehdit olarak kaldı.

Abijah'ın yerine geçen oğlu Asa, hükümranlığının ilk 35 yılında barışı korudu. Bu süre içerisinde dedesi Rehoboam'ın kurduğu kaleleri güçlendirdi. Etiyopyalı Zera ve 1.000.000 adamı Yehuda'yı istila etmeye çalıştılar ama Asa'nın 580.000 adamı onları geri püskürttü. Bu saldırı sonunda oluşan barış Yehuda'yı Mısır saldırılarından yüzyıllarca korudu.

36. yılında Asa, İsrailli Baaşa ile karşı karşıya geldi. Baaşa, Kudus'ü 15 km'den az uzaklıkta bulunan Ramah'ta bir kale kurdu. Bunun sonucu başkent Kudüs'ün askeri olarak tehdit altında olmasıydı. Asa diplomatik bir adım atarak Şam Kralı 1. Ben-Hadad'a tapınaktan aldığı altın ve gümüşleri gönderdi ve karşılığında Baaşa ile arasında imzaladığı barış anlaşmasını iptal etmesini istedi. Ben-Hadad Kuzey Krallık'ın birçok şehrine saldırdı ve Baaşa Ramah'tan çekilmek zorunda kaldı. Asa tamamlanmamış kaleyi yıktı ve o malzemeleri sınırdaki Geba ve Mizpa kalelerini güçlendirmek için kullandı.
Asa'nın yerine geçen Yehoşafat Kuzey Krallık'a karşı olan politikayı değiştirdi ve saldırı yerine ittifak ve anlaşmalar kurmaya çalıştı. Birçok ticari ve askeri anlaşma yaptı. Yehoşafat'ın yerine geçen Yehoram da aynı şekilde ittifaklar kurdu.

Babil'in yönetimi altında olan Yehuda 2. Nebukadnezar tarafından yönetiliyordu. M.Ö. 601 yılında Nebukadnezar başarısız bir şekilde Mısır'ı işgal etmeye çalıştı ve geri püskürtüldü. Bu başarısızlık Babil yönetimi altında bulunan doğu Akdeniz ülkelerinde çeşitli ayaklanmalara sebep oldu. Yehuda başında olan Yehoyakim Nebukadnezar'a haraç vermeyi kesti ve Mısırlıların yanında durdu. Nebukadnezar bu ayaklanmaları bastırdı. M.Ö. 599 yılında Kudüs'ü kuşattı. Bir yıl sonra Yehoyakim kuşatma esnasında öldü. Yehoyakim yerine çok küçük olan oğlu Yekoniya geçti. Şehir üç ay sonra M.Ö. 597'de düştü.

Nebukadnezar, Kudüs ve Tapınağı talan etti, bütün ganimetleri Babil'e taşıdı. Yekoniya, adamları, yerel halk zanaatkarlar ve 10.000 e yakın Yehudalı Yahudi sürgüne gönderilip, Babil İmparatorluğu'nun dört bir yanına dağıtıldı. Nebukadnezar, Tzidkiyahu'yu yönetimin başına koydu.

Tzidkiyahu Nebukatnezar'a haraç vermeyi kesti ve ona karşı ayaklandı ve ayrıca Mısır Firavunu Hofra ile müttefik oldu. M.Ö. 589'da 2. Nebukatnezar Yehuda'ya döndü ve tekrar Kudüs'ü kuşattı. Bu dönemde birçok Yahudi oradan ayrılıp Moab, Amon, Edom ve diğer ülkelere kaçtı. Şehir kuşatmadan 18 ay sonra düştü ve Nebukatnezar hem Kudüs'ü hem Tapınağı talan etti. Bu talanın ardından hem Kudus'ü hem de Tapınağı yok etti. Tzidkiyahu'nun oğullarını öldürdükten sonra Nebukatnezar Tzidkiyahu'yu Babil'e götürdü ve özgür Yehuda Krallığı'na son verdi.

Bunlara ek olarak, işgal sırasında ölenlerin yanı sıra zamanla 4600 Yahudi Yehuda'nın düşmesiyle birlikte sürüldü. M.Ö 586'ya doğru Yehuda Krallığı'nın bir çok kısmı yok olmuştu ve Yehuda'dan arta kalan Krallık da ekonomik ve nüfus açısında zorluk içindeydi. Kudüs 6. yüzyılın büyük bir kısmında boştu ve Yehuda Krallığı'nın Kuzeyinde bulunan Mizpah Babil'in Yehud Medinata adlı yeni şehrinin merkezi oldu. Bu merkez Yehuda Krallığı'ndan kalan Yahudilerce yaşanılan yer oldu. Bu merkezin değişmesi Babiller'in genel politikasıydı; örneğin, Filistin şehri olan Aşkelon M.Ö. 604 yılında işgal edildiğinde Aşkelon'da bulunan siyasi politik ve ekonomik elit Aşkelon'dan sürüldü ve şehrin gücü başka bir şehre aktarıldı . Gedelia Yehud şehrinin varisi olarak atandı ve Gedelia Kaldean muhafızları tarafından desteklendi. Bu şehrin yönetim merkezi Mizpah idi, Kudüs değildi. Gedelia'nın göreve getirilmesini duyan birçok Yahudi Yehud şehrinin çevresinde bulunan ülkelerden Yehuda'ya geri döndü. Daha sonra Gedelia öldürüldü ve tekrar Yehuda'ya dönen Yahudiler de Mısır'a irtica ettiler.

M.Ö 539 yılında Persler Babil’I işgal ettiler ve daha önce kaçmış olan yahudilerin Yehuda’ya dönmelerine izin verdiler. Ve ayrıca tapınağı da tekrar kurmalarına izin verdiler. Tapınağın kurulumu MÖ 515 yılında tamamlandı. Bundan itibaren Yehuda şehri Pers İmparatorluğu’nun barış ve huzur içinde olan bir kısmı olarak kaldı ta ki MÖ 333 yılında Büyük İskender tarafından imparatorluk düşürülene kadar.



Cuma, Ocak 11, 2013

Hey You - Pink Floyd

Hey you, out there in the cold
Hey sen, dışarıda soğukta duran

Getting lonely, getting old
Yalnızlaşıyorsun, yaşlanıyorsun

Can you feel me?
Beni anlıyor musun?

Hey you, standing in the aisles
Hey sen, koridorda ayakta duran

With itchy feet and fading smiles
Kaşınan ayaklar ve kaybolan gülüşlerle

Can you feel me?
Beni anlıyor musun?

Hey you, dont help them to bury the light
Hey sen, ışığı gizlemelerine izin verme

Don't give in without a fight.
Savaşmadan pes etme

Hey you, out there on your own
Hey sen, orada yalnız duran

Sitting naked by the phone
Telefonun yanında çaresizce oturan

Would you touch me?
Bana dokunur muydun?

Hey you, with your ear against the wall
Hey sen, kulağı duvarda olan

Waiting for someone to call out
Birinin seslenmesini bekleyen

Would you touch me?
Bana dokunur muydun?

Hey you, would you help me to carry the stone?
Hey sen, bana taşı taşımamda yardım eder miydin?

Open your heart, i'm coming home.
Aç kalbini, eve geliyorum

But it was only fantasy.
Ama bu sadece hayaldi

The wall was too high,
Duvar çok yüksekteydi

As you can see.
Senin de gördüğün gibi

No matter how he tried,
Ne kadar çabalarsa çabalasın

He could not break free.
Özgür kalamadı

And the worms ate into his brain.
Ve onun kanına girdiler

Hey you, standing in the road
Hey sen, yolda ayakta duran

Always doing what you're told,
Sürekli söylenenleri yapıyorsun

Can you help me?
Bana yardım edebilir misin?

Hey you, out there beyond the wall,
Hey sen, orada duvarın ötesinde olan

Vreaking bottles in the hall,
Holde şişeleri kıran

Can you help me?
Bana yardım edebilir misin?

Hey you, don't tell me there's no hope at all
Hey sen, bana hiç umut olmadığını söyleme

Together we stand, divided we fall. 
Birlikte ayakta duruyoruz, dağılırsak düşeriz