Pazar, Aralık 23, 2012

Bilinen Evren ve Teorileri




Bugün, bilinen evrenin sadece gözlemlenebilen kısmında 170 milyarın üzerinde Galaksi var olduğu bilinmektedir.



Bir çok bilim insanı, astro fizikçi ve daha pek çok konusunda uzman insanın bugüne kadar cevaplamaya yeltendiği tek bir soru var… 

( Evren’de yalnızmıyız ? )





Uzayın inanılmaz büyüklükteki boyutları içinde, yalnız dünyamızda yaşamın olabileceği görüşüne artık pek kimse rağbet etmiyor. Üstelik, uzaylıların ziyaretlerine tanık olduğunu iddia eden ve hatta temas içinde olduğunu ifade eden yüzlerce kişi var. Uzay araştırmalarına milyarlarca dolar harcanmasına rağmen henüz somut bir delil veya gösterge yok.

3 Mart 1972 günü Cape Kennedy üssünden uzaya fırlatılan Pioneer 10 ile birlikte 15×23 cm ebadında altın kaplı platinden bir plakda, güneş sistemimizin ötesine ilk yazılı mesaj gönderildi. Engin okyanusta batmış gemiden kurtulan bir denizcinin, şişe içine bir mektup koyup okyanusa fırlatması gibi bir şeydi bu. Ola ki yoldan geçen birisinin dikkatini çeker de bizim burada yaşadığımızı haber alır diye tasarlanmıştı.
Üzerinde yaşadığımız gezegenin evren boyutları içindeki yerini belirlemek için, okyanus ortasındaki bir ada örneği belki çok iyimser bir yaklaşım sayılır. Çünkü, Pioneer 10 uzay aracı Jüpiter gezegenine 21 ayda ulaşacak kadar hızlı gitmesine rağmen, bize en yakın yıldıza ancak 80000 yıl sonra varabilecek. Böylesine büyük bir uzay boşluğu içinde yol alan helikopter kadar bir uzay aracına kimsenin rastlamamış olması olasılığı ise hiç de şaşırtıcı değil.



Mars'ta yaşam mümkün olabilir mi?

1877 yılında, bugünün ölçülerine göre ilkel bir teleskopun başına oturup Mars'ı inceleyen Schiaparelli, "canali" adını verdiği bazı nehir yatakları gördüğünü belirtmişti. Bundan esinlenen Percival Lowell, Arizona'da kendi kendine bir gözlemevi kurup Mars'taki bu ilginç görüntüyü araştırma yoluna gitmiş. Sonunda, Mars'ta yaşayanların zamanla susuz kalıp bu kanalları inşa ettikleri fikrine kapılmış. Gayeleri de, Lowell'e göre Mars'ın kutuplarında donmuş bir halde bulunan suyu gezegenin diğer yanlarına taşımakmış.

Fakat, bu fantastik hipotezin ömrü uzun sürmedi. Çünkü, Mars'ın kutuplarında donmuş bile olsa suyun zerresi dahi yoktu. Onun yerine bol miktarda donmuş karbondioksit bulunuyordu. Gözlemlerin sonucuna göre, yaklaşık 12000 sene öncesine kadar bu gezegende akarsu olabileceği ve kanalların da şimdi kurumuş olan bu nehir yataklarına ait olduğu görüşü önem kazandı.

Mars'ın atmosferi incelendiğinde, çoğunlukla karbon dioksit bulundu. Ama, az da olsa içinde bir miktar su olması mümkündü. 1976'da gezegene inen Viking I ve II uzay sondalarının asıl gayesi Mars'ta yaşam biçimini saptamaktı.


Sonunda bazı izler bulundu. Sıfır altı 138°C ile sıfır üstü 12°C sıcaklıkta değişen atmosfer koşulları, bol karbon dioksit ve az da olsa su izi bazı bitki ve hayvan türlerinin yaşamasına elverişli görünüyordu. Ancak, bu yaşam izlerinin ilkel organizmalar için geçerli olduğunu da belirtelim. Viking uzay sondaları Mars toprağını analiz ettiklerinde bu tür bir yaşam bulamadılar. Ama, analizler ilkel organizmaların yaşaması için elverişli bir ortam olduğu sonucunu verdi. Yine de, ilkel de olsa hayvan türlerinin olabileceği görüşü kesinlik kazanmadı.



Stephan Hawkins -  Into the Universe



Bazı denklemler, teoriler ve savundukları hipotezler;


Drake Denklemi: Pek çok eksik yanı olmasına rağmen, galaksimizdeki akıllı yaşama olanak tanıyan gezegenlerin hesaplanması ve bu gezegenlerde oluşabilecek hayat formlarının, iletişim kurabilecek seviyeye gelebilmesi olasılığını hesaplayan denklem. Girilen parametreler, en düşük seviyede tutulursa, sadece galakside değil, tüm evrende yanlız olduğumuz ve bu uygarlığımız 180 milyon yaşında olabileceği bilgisi çıkabiliyor…




Nadir Dünya Hipotezi (Rare Earth Hypothesis) : Drake denkleminin geliştirilmiş bir hipotezi sayılabilir, akıllı yaşamın oluşması için Dünya’daki koşulların neredeyse tamamen aynısının oluşması gerektiğini savunur. Okyanus hareketlerinin oluşması için Ay’ın varlığı, Meteor yağmurlarından korunmak için Jupiter gibi bir gaz devinin varlığı, gece gündüz sürelerinin oluşması için hafif eğik eksen, atmosferin oluşması için gezegenin büyüklüğü, galaksi merkezine uzaklığı gibi daha pek çok faktörü hesaba katar. Gerçi, Drake denklemi gibi uygarlıkların ortaya çıkmasını hesaba katmaz, sadece yaşamın oluşmasına bakar.




Entropik İlke : Aslında Entropik İlke temelini felsefedan alır. Decartes’ın meşhur ” düşünüyorum, öyleyse Dünya olduğu gibi ” kavramından alır. Entropik ilke varlığı, öz’den ( niteliklerinden, özelliklerinden ) sonraya koyar. Yani, Evrenin varlığını olumlaması için bir dönemde, gözlemcilerin varlığını sağlaması gerekir. Buradan, biz olduğumuza göre, evrende vardır gibi bir olumlama ortaya çıkar. Entropik ilke Big Bang ,Sicim teorisi, Çoklu Evrenler (Multiverse) gibi pek modern teorinin başlangıç mantığını sağlar. Agnostikler ve Ateistler tarafından daha çok benimsenir. Çünkü Evrenin varlığını algılamamızın, kendi kendini açıkladığını kabul eder. Evrendeki galaksilerin bazılarında, bizim varlığımız dışında pek çok akıllı varlığıni var olduğunu, varsayar.



Sicim Teorisi : Bugün hiç bir teorinin başaramadığı şekilde Mikro Kozmos' dan Makro Kozmos' a kadar bütün olayları matematiksel olarak izah edebilmektedir.Ancak Teorinin temeli olan 10-33cm boyundaki sicimleri, halen dünyada mevcut hiçbir hızlandırıcının tespit etmesine olanak yoktur. Mevcut hızlandırıcıların milyon kez daha büyüklerinin yapılması gerekmektedir.
String Teorisi' nde belirtilen, titreşerek dönen sicimler ise 10-33cm. uzunluğun da olan iplikçiklerdir. Kozmos' da mevcut bütün maddeler (kuark ve lepton'lar dahil), farklı frekansta titreşen ve farklı rezonanslar yaratan, bu sicimlerin birleşmesinden meydana gelmektedir. Ve tüm uzay-zaman bu sicimlerle doludur. Tüm evrenin ise 10 farklı boyutta titreşen sicimlerden oluştuğunu savunur.



Perşembe, Aralık 20, 2012

Heinrich Harrer'in sıradışı hayat hikayesi




Heinrich Harrer, (d. 6 Temmuz 1912(Obergossen, Avusturya); ö. 7 Ocak 2006(Friesach, Avusturya) Avusturyalı dağcı, gezgin, coğrafyacı ve yazar.




1933-1938 yıllarında Graz'da Karl-Franzens Üniversitesi'nin coğrafya ve spordallarından mêzun oldu ve bitirme sınavını verdiği gün İsviçre'de Berner Oberland'a giderek Eiger Dağı'na [Ayga] sarp kuzey duvarından çıkan ilk dağcı grubuna katıldı (Anderl Heckmair, Fritz Kasparek ve Ludwig Vörg).



1933'te Avusturya'da o zaman yasak olmasına rağmen SA'ya, 1 Nisan 1938'de SS'e girdi.

1939 yılının yazında Nanga Parbat keşif gezisine Alman Himalaya Vakfı tarafından gönderildi. Fakat dağa çıkmadan o yılın sonbaharında İngilizler tarafından esir edildi.





Esâret kampından 5 kez kaçmaya çalıştı ve sonunda Peter Aufschnaiter ile berâber 29 Nisan 1944'te kaçmayı başardı.





Hitler ve Dalai Lama'nın yanıbaşında

Aylarca 5.000 metrenin altında olmayan geçitlerden geçerek ve bir çok zorlukla göğüs göğüse mücadele ettikten sonra nihayet 15 Ocak 1946'da Harrer ve Aufschnaiter kutsal şehir Lhasa’ya varır. Lhasa halkı ilk önce Harrer ve arkadaşını yabancı oldukları için yadırgasa da kısa sürede onları aralarına kabul ederler.



Bu arada, Harrer, henüz 11 yaşında olan bir Budist rahibin dikkatini çeker. Aralarında bir dostluk başlar ve Harrer, bu genç adama İngilizce ve coğrafya öğretip Batı’yı anlatır. Harrer, Tibet’te yedi yıl sürecek macerası sırasında büyük bir politik çalkalanmanın yanısıra Tibetli genç rahibin arkadaşlığına ve ruhsal aydınlığına da şahit olur. O genç rahip 14. Dalai Lama'dır.






lhasa, tibet'in başkenti
1950/51'de Çin, Tibet'e saldırınca oradan Hindistan'a kaçtı ve daha sonra Avrupa'ya döndü.
Yaşadıklarını 'Sieben Jahre in Tibet' adlı kitabında anlattı.


Heinrich Harer'in bu eseri 1997 yılında aynı adla sinemaya uyarlandı.   
( Tibet'te yedi yıl )

Filmde Harrer'i  Brad Pitt canlandırdı.


Filmin gösterime girmesinin ardından Çin hükümeti başrol oyuncusu Brad Pitt'in Çin'e girmesini yasakladı.







Üç kere evlenen Harrer, 7 Ocak 2006'da Friesach'ta 93 yaşında öldü.










lhasa - tibet














Salı, Kasım 13, 2012

Indigo-Child (İndigo Çocuk)









70'li yılların ortaları ve 80'li yılların başlarında belirgin bir şekilde farklı bir takım niteliklere sahip çocuklar dünyaya gelmeye başladı.




O tarihlerden itibaren dünyanın pek çok farklı yerinde insanlar benzer sorunlarla doktorlarına gitmeye başladılar.




Şikayetler genellikle çocukların çok yaramaz olmaları, dikkat kaybı yaşamaları, aşırı hareketli olmaları ve çevresine uyum sağlayamaması şeklindeydi. Özellikle 1980-1982 yılları arasında pek çok insan çocuğunun sorunlu olduğunu düşünüyordu.




Bu tip çocuklara İndigo-Child (İndigo Çocuk) adı verildi.




        İlk olarak 1982 yılında Nancy Ann Tappe “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” kitabında İndigo kavramından bahsetti. Çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Doğruluğu ise yaşayan birçok kişi tarafından onaylandı. Bu kitap sayesinde “indigo çocuk” kavramı gündeme alındı.

      1986 yılında da danışman ve konuşmacı Lee Carroll ve Jan Tober ‘İndigo Child-The New Kids Have Arrived’ isimli kitaplarında bu çocukları anlattı. 




Kitabı yazma nedenlerini ise şöyle açıklıyorlar:
         “Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı. Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”














İndigo Çocukların ortak özellikleri 

1- Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelir ve çoğunlukla da öyle davranırlar. 
2- Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar. 
3- Kendi değerlerini iyi bilirler. 
4- Mutlak otorite karşısında zorluk yaşarlar. 
5- Ritüel- yönelimli ve yaratıcı düşünce gerektirmeyen sistemlerde düş kırıklığı yaşarlar.
6- Çoğunlukla, evde ve okulda işleri yapmanın daha iyi yollarını görürler, bu da onların " sistem yıkıcılar"( herhangi 
bir sisteme uyum sağlayamayanlar) gibi görünmelerine neden olur. 
7- Suçluluk duygusu verilerek disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir. 
8- İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.













       İndigo çocuklar başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde bir hastalık tanısı konulmasa da kabul ediliyor, biliniyor, araştırmalar yapılıyor. Birçok doktor da hiperaktiflikten farklı bir tanımı olduğunu düşünüyor. Bu tarz çocuklar için özel eğitim programları yapılıyor. Türkiye’de ise durum daha farklı. Uzmanlar İndigo çocukları kabul etmiyor. Bu tip çocuklar aslında sorunlu çocuklar değil. Fakat doğru davranılmadığı takdirde sorunlu hale geliyor; çoğunlukla da DES (Dikkat eksikliği) ya da DEHS (Dikkat eksikliği-hiperaktif) tanısı konuluyor.
     Aşırı huysuzluk ve uyumsuzluk gösterdiği için de ritalin adı verilen uyuşturucu ilaçlar veriliyor. Ritalin ise, çocuğu daha sakin, olgun ve dengeli yapıyor ama gerçekten büyümeyi ve ona eşlik eden bilgeliği erteliyor.



'İndigo' adı nereden geliyor?

      Mavi rengin mora yaklaşan tonuna da 'İndigo' denir. İndigo mavisi yaygın olarak bilinen bir renk tonudur.

     Sembolizmde mavi, insan bedeni üzerinde pozitif etkisi en fazla olan renktir. Mavi kozmik bir renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıştırır. Sigmund Freud Maviyi okyanussal, sakin diye niteler. Faber Birren ise tansiyonu düşürdüğünü söyler. Araplar ise mavi taşların, firuzenin kanın akışını yavaşlattığına inanırlar. İnsanları pozitif düşünmeye yönlendirir.

Morla birleşiminde ise ortaya çıkan sonuç; bilge, kutsal, ulvi bir kata tırmanıp hayal dünyasını genişletmektedir.

İndigo Çocuklar anlatımı gözle görülemeyen ancak hissedilip fark edilebilen bir çelişki iken İndigo Çocuk kavramı Renk Numorolojisinde 5 numaraya yani mavi renge tekabül eder. 

Mavinin morla birleşmesinden ortaya çıkan ruh karakteri tanımı İndigo çocuklarını çok iyi tarif etmektedir.

Bazı internet sitelerinde 'İndigo Çocuk' hakkında yazılanlar;

ruhunyolculugu.com adlı siteden;

      İndigolar bir zamanlar Dünyada hüküm süren çok eski bir bilinçlilik türünün gerçek temsilcileridir ve onlar gelmekte olan şeylerin yol – göstericileri olarak geliyorlar ve dizayn ve niyet ile buradalar. Onlar buradalar çünkü gelmeleri ve daha büyük tekamülsel bir misyondaki rollerini tamamlamaları istendi. Bu misyon insan gen kodunu tersine çevirmek – mutasyona uğratmak ve Dünya insan soyundaki potansiyel orijinal Elmas Güneş 12 iplik DNA kalıbını restore etmektir. Plan, hala maddenin yüksek harmoniklerinde oturan yüksek tekamülün yetişkin ırklarının üyeleri tarafından yönetilmektedir. 

astroset.com adlı siteden;

     Tanımlar arasında farklılıklar olsa da genel anlamda İndigo çocuk; “bir dizi olağandışı psikolojik nitelik sergileyen, daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösterip özel davranış şekilleriyle muamele gerektiren ve klasik eğitim düzenini yıkmayı amaçladıklarına inanılan çocuklar” olarak tanımlanıyor.

bakterim.net adlı siteden;

      Şu anki eğitim sistemi pek çok yerde sol beynin baskın olduğu detaycı, gerçekçi (olaylara dayanan) ve yapılandırılmış bir çevrede yapılmaktadır. Artan sayıdaki indigo çocuklar ise bu şekilde yapılandırılmış eğitim sistemi ile başa çıkamamaktadırlar. Bu gelişmeler eğitimci ve yöneticilerinde dikkatini çekmiştir. İhtiyaç doğrultusunda artık "Çoklu Zeka Kuramları, Öğrenme Stilleri, Bireysel Farklılıklar, Duygusal Zeka, Düşünce Oyunları, Girişimcilik/İnovasyon" gibi bir çok teknik artık eğitim kurumlarında kullanılmaya başlanmıştır. 

   Tüm bu olumlu gelişmeler indigo ve kristal diye tanımladığımız bu zeki, duyarlı, araştıran, sorgulayan, düşünen, sanatçı, barışçıl çocukların vizyonlarını yerine getirmelerinde ve insanlığa faydalı girişimlerde bulunmalarına imkan sağlayacaktır.

Cumartesi, Nisan 14, 2012

Çocukken yapılması gereken 25 şey..

1 Harita ya da pusulayla yön bulmak

2 İp atlamak

3 Tepeye tırmanmak

4 Güneşin doğuşunu ve batışını incelemek

5 Çamurda oynamak

6 Adaya gitmek

7 Ağaca tırmanmak

8 Balık tutmak

9 Rüzgârda yürümek

10 Sahilde midye kabuğu toplamak

11 Birini kuma gömmek

12 Dalından koparıp elma yemek

13 Vahşi hayvanları görmek

14 Böcekleri incelemek

15 Şelale görmek

16 Ağaç dikmek

17 Kamp yapmak

18 Kartopu oynamak

19 Bir kuşu elle beslemek

20 Kumdan kale yapmak

21 Büyük bir kanyonda gezmek

22 Uçurtma uçurmak

23 Gölde yüzmek

24 Yağmurda yürümek

25 Kelebekleri incelemek

Cumartesi, Nisan 07, 2012

goya'nın resimleri..

ateş

uçan cadılar

pişman aziz Peter

hapishane

dona teresa sureda

lazarillo'nun kör adam tarafından denetlenmesi

retrato de mariano

IV. Charles ve ailesi

dona isabel de porcel

the sacrifice to vesta

düğün

colossus

kendi portresi

kurşuna dizilenler

kar fırtınası

çocuğunu yiyen satürn

Perşembe, Nisan 05, 2012

zararsız bilgiler..



15.yy'da Avrupa yılbaşı kutlamasını 15 Martta yapardı. Fransa Kralı ıx.Charles tarihi 1 Ocağa alana kadar (1564) yeni yıla 25 Martta girdiler..









Dünya'da gelmiş geçmiş en cok söylenen 
şarkı ''Happy Birthday To You''dur. 










Nikotin'in ismi, tütünü ilk olarak Amerika'dan Fransa'ya getirip oradan Dünya'ya yayılmasını sağlayan jean Nicot'tan gelmiştir.











Erkek kromozomo Y,dişiyi taşıyan X kromozomundan hafiftir ve daha hızlı yüzer.Bu nedenle doğumlarda erkek olma ihtimali %5 daha fazladır.










Uykusuzluk kalp krizini en çok tetikleyen etkenlerden biridir. Uykusuzluk sizi agresifleştirerek kalp ritminizi bozar.






IQ'su yüksek insanlar normal insanlara göre 3 kat daha zor aile adaptasyonu yaşar. İlerde ise çok daha az çocuk yapma eğilimindedirler.








Bardak tokuşturma, Fransız aristokrasisinden gelir. Bir karar alınırken '5 duyu organımla onaylyorum'u tamamlamak içn bardaklar tokuşturulurdu..  











'Ant' kelimesi eski Türkçe'de 'kan' demektir. Ant içmek,eski Türkler'in verilen söz sonrası aynı kupadan kan içerek yemin etmesinden gelir.









Vücut yağ oranı düşük insanların zeka performansı, kilolu insanlara oranla %30 daha yüksektir.












Eğer sağır birine 'colorful' derseniz, ona 'I love you' dediğinizi sanacaktır.










'Nargile' Farsca bir kelimedir ve hindistan cevizi demektir.Ayrıca nargileyi sanıldığı gibi Araplar değil,ilk olarak Hintliler kullanmıştır.












İtalya resmi bayrağını, Fransız General Napoleon tasarlamıştır.











Dolmasını yediğimiz midyelerin denizdeki görevi, deniz atıklarını ve pisliklerini yiyerek suyu arındırmaktır.











Sadece dişi sivrisinekler ısırır. Yumurtalarını güçlendirmek ve sağlıklı tutmak için kan emerler.










Ahtapotlar duygu yoğunluklarına göre renk değiştirirler. Beyaz ve tonları korkuyu, kırmızı ve pembe tonları ise sakinliği ifade eder.










Günde 1 bardaktan fazla kahve tüketmek sağlığınız için zararlıdır. Aşırı kafein alımı,bir süre sonra ellerinizde titremeye neden olacaktır.